LEY HATLARI VE DÜNYA IZGARA ÖRÜNTÜSÜ

LEY HATLARI VE DÜNYA IZGARA ÖRÜNTÜSÜ

Büyük Piramit, Babil Kulesi ve Kâbe arasında oluşan eşkenar üçgenden hareketle Gize Piramitleri alan planının nasıl yapıldığını ve Mührü Süleyman figürünün insanlık tarihi ve Mısır inanç dünyasındaki yerini inceledikten sonra hiçbir şeyin tesadüf olmadığını anladım. Bu sayede Dünya’yı saran ve antik megalitik kentlerin çoğunu birbirine bağlayan ızgara örüntüsü daha görünür hale geldi. Kanaatimce Dünya ızgara örüntüsü, jeofizik ve metafizik kurallara göre oluşmuştu ve bilimsel bir açıklaması vardı. Dünya’daki antik kentler ve megalitik yapılar, Dünya ızgara örüntüsü üzerinde konumlanmıştı. Bu ızgara örüntüsüne, Büyük Piramiti merkez alarak fraktal bir şekilde iç içe geçmiş altı köşeli yıldızlardan oluşmasından dolayı “Mührü Süleyman Ley Hatları” adını vermiştim.

 İşte bu bölümde ley hattı ve ızgara örüntü sistemi nedir? Dünya’da bilim ve düşünür çevresinde “ley hatları” fikri ilk defa ne zaman ve nasıl ortaya çıkmıştır? Antik kentler ve megalitik yapılar bir ızgara örüntü sistemi üzerine mi,  kurulmuştur? Eğer öyleyse Dünya’nın ızgara örüntü sistemi nedir? Nasıl oluşmuştur? Sorularına cevaplar arayacağız.

Şekil 13  Watkins’in İngiltere’deki Megalit yapılara göre bulduğu ley hatları haritası

Özellikle İngiltere, İrlanda ve Fransa’da çok sayıda bulunan, niçin ve nasıl yapıldığı tam olarak anlaşılamamış binlerce yıl öncesinden günümüze kalan megalitik yapılar üzerinde yapılan araştırma ve incelemeler; “Ley Hatları” teorisini ortaya çıkardı.  Bu teori ilk defa 1921 yılında İngiliz arkeolog Alfred Watkins tarafından ortaya atıldı. Watkins, aslında Britanya’nın kullandığı yollara temel olan eski Roma yollarını inceliyordu. Bunları incelerken o yolların da daha eski uygarlıklara ait yolların üstüne kurulduğunu fark etti. İnsanlar bir şekilde gözle görülmeyen bir akışı hiç terk etmemişlerdi. Uygarlıklar uygarlıklara yerlerini devrederken hep aynı ulaşım yollarını, yerleşim yerlerini ve tapınakları kullanıyorlardı.  Alfred Watkins, tarih öncesi yapılar, dikilitaşlar, taş daireler, ortaçağ kiliseleri ve benzeri yerler arasında belli bağlantılar olduğunu keşfetmişti,  bu güzergâhlara “Ley Hatları” adını verdi. Araştırmalarını genişleten Watkins, bu antik yapıların dizildiği ley hatlarının Ay ve Güneş döngülerini takip ettiğini bu yapılar inşa edilirken bir çeşit galaktik takvim amaçlandığını ileri sürdü.  [1]

Watkins, İngiltere’nin birçok yerinde bu hatların var olduğuna dair kanıtlar sundu. Onun zamanından bu yana, diğer araştırmacılar da bunları doğruladılar ve İrlanda’yı da kaplayan yeni hatlar keşfettiler.

1900’lerin başlarında Sir Norman Lockyer da Dünya’nın değişik yerlerindeki antik yapıları incelemişti. 1909 yılında çıkan “Stonhenge ve Diğer İngiliz Taş Yapılarına Astronomik Yaklaşım” adlı kitabında benzer ley hatlarını göstermişti.

Tutucu arkeologlar Watkins’in ileri sürdüğü fikirlere pek itibar etmediler. Çünkü ley hatları onların Neolitik ve Bronz Çağı kültürlerine ait varsayımlarına uymuyordu. Ayrıca Hıristiyanların Pagan yapılarını ele geçirerek kiliselere dönüştürdüklerine de inanmadılar. Ancak “Ley Hatları Teorisi” hızla yayılıyordu 1930’ların başlarında ley hatlarının peşine düşen insanlar tarafından “Eski Düz Çizgi Kulübü” kuruldu ve Avrupa’da megalitik yapılar ve arkeolojik keşifler üzerine çok sayıda kitap ve makaleler yayınlandı. Toplumun büyük bir kesimi insanlık tarihinin gizemli kalıntılarını merak ediyordu.

İkinci Dünya Savaşı’nın oluşturduğu karmaşa, ley hatlarına duyulan ilgiyi söndürdü. Ancak savaş yıllarından sonra 1960’lı yıllarda ley hatlarına duyulan ilgi yeniden ortaya çıktı.

John Michell, 1969’da yayınladığı “Atlantis’e Bakış” adlı kitabında Watkins’in teorilerini bir adım öteye götürerek bu hatlarda gizli ama algılanamayan bazı doğaüstü enerjiler bulunduğunu savundu. Hatların biçimlerini antik Çin düşüncesi Feng Shui ile birleştirdi; buna göre binaların bulunduğu yerler ve yerleşim yerleri oluşturulurken, yeryüzünden kaynaklanan Chi enerjisinin dengelenmesi düşünülmüştü.

İngiltere’deki ley hatlarını keşfetmeye çalışan araştırmacılardan biri de harita mühendisi David Furlong’tur. 1975 yılında sadece İngiltere’deki tarih öncesi yapılar, dikilitaşlar, taş daireler, ortaçağ kiliseleri ve benzeri yerler arasında birtakım geometrik şekillerin oluştuğunu fark etti; 20 yıla yakın süren araştırmalar sonunda Mısır Piramitleri ile Dünya’daki pek çok megalitik yapı arasında gizli bir bağlantı olduğu düşüncesine ulaştı.

David Furlong, “Piramitler Gerçeği” adlı kitabında M.Ö. 3000 yıllarında Mısır’da ve İngiltere’de insanların aynı kültün etkisiyle megalitik yapılar oluşturduğunu ve bu yapılar arasında çok ince matematiksel hesaplarla oluşturulan geometrik bağlantılar olduğunu ileri sürer.  Furlong, kitabında antik ölçü birimlerini ve sistemlerini inceleyerek megalitik yapıları inşa eden insanların benzer ölçü birimleri (megalitik kübit) kullandıklarını açıklar.

David Furlong’a göre, M.Ö. 3000 yıllarında tüm Dünya’da insan bilincinde sıçrama ve açılımlar yaşanmıştı. Bu bilinç sıçramasıyla birlikte aydınlanma yaşandığını ve Mısır, Mezopotamya ve Britanya (Kelt) medeniyetlerinin ortaya çıktığını söyler. Hepsinden önemlisi bu dönem insanlarının, Dünya’nın şeklini ve ölçüsünü hesaplayabilecek bilgi seviyesine ulaştıklarını deneysel ölçümler ve gözlemler yapmak amacıyla megalitik yapıları inşa ettiklerini ileri sürer.

1990’lı yıllardan itibaren David Furlong’un “Piramit Gerçekleri” adlı kitabında ortaya koyduğu bu görüşler Dünya’da büyük ilgi görür. Kitabı da pek çok ülkede yayınlanır.

Ley hatlarından hareketle Dünya ızgara örüntüsü oluşturma çalışması ilk önce Rusya’da başlamıştı. Rusya’da bu tür çalışmalara çok daha bilimsel araştırmalarla yaklaşılıyordu çünkü bu sayede maden yataklarını ve petrol rezervlerini bulabileceklerini düşünüyorlardı.

1975 yılında Rusya’da mühendis, dilbilimci ve tarihçiden oluşan üç kişilik araştırmacılar ekibi tarafından, Dünya coğrafyası, topografya, iklim, hayvan göçleri, okyanus akıntıları ve eski uygarlıkların yerleşimini açıklamak için manyetik alan hesaplamaları yapılarak Dünya ızgara sistemi haritası yapılmıştı.

Rus araştırmacılar Dünya’nın manyetik ve jeo-enerji merkezlerini belirlemek için Eski Mısır tapınaklarında eğitim görerek felsefe, matematik, geometri, coğrafya gibi pek çok bilim dalında insanlığın ilk bilimsel kuramlarını oluşturan Pisagor ve Platon’un fikirlerinden faydalanmışlardı. Pisagor ve Platon, tüm varlığın yapısında beş temel geometrik şeklin olduğunu belirtmişti.  Pisagor ve Platon’un geometrik şekilleri: oktahedron, icosahedron, dodecahedron, tetrahedron ve küptü. Rus araştırmacı ekibin mühendisi Valery Makarov, küresel icosahedron ve dodekahedronun birbirine kenetlenmiş bir çerçevesini kullanarak Dünya ızgara sistemi haritasını oluşturmuştu.[2] (Şekil 42)

Şekil 42: Rus geometrik haritası (solda) simetrik olarak “mükemmel ikili”, dodecahedron (12 pentagodan oluşan) ile bir ikosahedron (20 özdeş eşkenar üçgenden oluşur)

Şekil 14  Amerikalı araştırma ekibinin yaptığı “Birleşik Vektör Geometrisi UVG 120”

1980’li yıllarda Amerika Illinois-Chicago Üniversitesi’nde endüstriyel tasarım profesörü William Becker ve antropolog Beth Hagens, Rus araştırmacıların başlattığı “Gezegen Izgara Sistemi Projesi” çalışmalarını geliştirerek “Birleşik Vektör Geometrisi UVG 120” adını verdikleri 120 özdeş üçgenden oluşan Dünya ızgara haritasını oluştururlar. (Şekil 43)

Şekil 15  oktahedron, icosahedron, dodecahedron şekillerinin birleşimiyle UVG 120  oluşumu ve frekans hatları

Profesör William Becker ve antropolog Beth Hagens’in oluşturduğu haritanın cazibesi, çok çeşitli alanlarda bilgiyi tek bir görsel modelde “saklama” kapasitesidir. Ayrıca, Pisagor ve Platon’un varlığın yapısındaki geometrik kalıpların hepsini birden birleştiren modüler bir sisteme sahipti. Bu sistemde ızgara hatlarının kesiştiği 62 nokta oluşur. Bu noktaların bazıları iklim, hayvan göçleri, okyanus akıntıları ve eski uygarlıkların yerleşimini gösteren bölgelere denk gelir. Ancak hatlar tam olarak hiçbir megalit yapıyla veya antik kentle örtüşmemektedir. UVG 120 hatlarının merkezi de kuzey ve güney kutuplarıdır ve Mısır piramitleriyle veya Mezopotamya antik kentleriyle hiçbir ilişkisi yoktur. Sadece geometrik esaslar gözetilerek oluşturulmuştur ve ortaya çıkan standart 120 üçgenin her birinin kenar uzunlukları yaklaşık olarak 4300–3700-2300 km uzunluğundadır. Bu yönüyle bu hatlar hem coğrafi olarak Dünya yerkabuğuyla örtüşmemekte hem de insanlık medeniyet tarihi ile de açıklanamamaktadır. Bunun üzerine ses ve radyo dalga frekanslarından esinlenerek kesişim noktaları arasında belli açılarda ilave hatlar çizerek durumu ayrıntılı hale getirirler. (şekil 15) Çok sayıda frekans çizgilerinin ilave edilmesiyle Dünya gelişigüzel ipe sarılmış yumağa benzer.

Son yıllarda bu ley hatları konusunda pek çok makale ve harita yayımlanıyor ve bu çalışmaların hepsi kaynak olarak Rus ve Amerikalı araştırma ekiplerinin çalışmalarından yararlanarak oluşturuluyor. UVG 120 hatlarının ve frekans çizgilerinin pek çok önemli tarihî, dinî ve coğrafî yapıların üzerinden geçtiği iddia ediliyor. Ancak Google Earth üzerinden dikkatli inceleme yapıldığı zaman sanıldığı gibi isabetli tespitler olmadığı  görülüyor.

Oysa bu kitapta ortaya konulan Mührü Süleyman Ley Hatları”, temel olarak geleneksel coğrafyadan çok aşina olduğumuz enlem ve boylam çizgilerinden çok farklıdır. Kutup merkezli Dünya ızgarasındaki enlem ve boylam çizgileri, toprak üzerinde somut hatlar değildir, kartografinin mesafe ve zaman ölçütlerine göre belirleyerek çizdiği sanal çizgilerdir. Fakat Mührü Süleyman Hatlarıyla oluşan Dünya ızgara sisteminde ise, Dünya’nın çekirdeğinden gelen enerjilerin organize edildiği akıllı bir geometrik örüntüden bahsediyoruz. Bu örüntünün hatları; antik çağ kentleri, tapınakları ve megalitik yapılarının tam üzerinden geçtiği gibi petrol ve doğalgaz rezerv bölgeleri, yanardağlar, fay hatları ve akarsuların da tam olarak üzerinden geçer. Mısır’daki Büyük Piramit’ten başlayarak bu hatları takip ederseniz Dünya medeniyet tarihini de adım adım takip etmiş olursunuz.

Şekil  44  İki boyutlu Dünya haritasında Piramit Merkezli Mührü Süleyman Yaşam Enerjisi Ley Hatları

Mührü Süleyman ley hatlarına özellikle “Yaşam Enerjisi” diyorum, çünkü okuyucuların bu kitapta karşılaşacağı en tutarlı gözlemlerden biri Dünya ızgarasının geometrik modelinin doğada yaşam enerjisinin kaynağı oluşudur ve fiziksel olarak gözlemlenebilir, tespit edilebilir, olmasıdır. Yani kıta levhaları, fay hatları, volkanik bölgeler, sıradağlar, akarsu havzaları gibi çok somut coğrafya şekilleriyle varlığı görünür haldedir.  Bu yaşam hatları yaydığı jeo-enerji, bio-enerji ve mistik-enerjisiyle milyonlarca yıldır Dünya’daki biyolojik yaşam çeşitliliğini üstüne çekmiştir. Belki de oluşmasını sağlamıştır. Bu nedenledir ki insanlığın en eski yaşam alanları ve antik kentleri, bu yaşam enerjisi dağıtan hatların üzerinde kurulmuştur. Küre şeklindeki yeryüzünü saran mühür hatları iki boyutlu düz bir kâğıt üzerine çizilirse doğal olarak bazı bölgelerde geometrik düzen bozulur. Bu nedenle “Mührü Süleyman Ley Hatları”nı iki boyutlu haritalarda aslına uygun geometrik düzeni yansıtacak şekilde göstermek mümkün değildir. (şekil 44) Çünkü eşkenar üçgenlerden oluşan bu sistemin geometrik formu bozulur.

Bu nedenle harita üzerindeki ölçü ve çizimleri ücretsiz “Google Earth Pro” üç boyutlu harita yazılım programını kullanarak yaptım. Ölçü ve çizimlerde mümkün olduğunca hassas davranarak metrik çizimler yaptım.

Mührü Süleyman Koordinat Sistemi

Şekil 16 Piramit merkezinden başlayarak mühür köşelerine koordinat numarası verilir

Şimdi kenar uzunluğu 230 metre olan Khufu Piramiti’nden başlayan ve fraktal bir şekilde birbirini sararak genişleyen Mührü Süleyman yıldızlarının en nihayetinde tüm gezegeni kuşatan bir ızgara koordinat sistemini nasıl ortaya çıkardığını inceleyeceğiz. İç ve dış olmak üzere iki adet altı köşeli yıldızdan oluşan her mühür kuşağı 12 köşe noktasına sahiptir. Her köşe noktasına güneyi gösteren ve Nil boyunca uzanan yön hattından başlayarak “Birinci Mühür Birinci Köşe” (1M1K), “Birinci Mühür İkinci Köşe” (1m2K), “Birinci Mühür Üçüncü Köşe” (1M3K) … “İkinci Mühür Birinci Köşe” (2M1K), “İkinci Mühür İkinci Köşe” (2m2K), “İkinci Mühür Üçüncü Köşe” (2M3K)… şeklinde koordinat sayıları verilerek ızgara sistemindeki her hat çizgisinin koordinat değeri oluşturulmuştur.  (şekil 45)

Mührü Süleyman Yaşam Enerjisi ve Ley Hatları Dünya Küresel Haritası

[1] David Furlong, Piramitler Gerçeği, İzdüşüm Yayıncılık s.13

[2] David Hatcher Childress, Antı-Gravıty And The World Grıd, s.47

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Translate »