Paskalya Adası’nın Moai Heykelleri
Pasifik okyanusunun içinde binlerce irili ufaklı adacıklar vardır. Bu adacıkların çoğu anakaradan çok uzaktadır. Yeni Zelanda, Fiji, Hawai adaları gibi eski çağ yerleşimlerinin olduğu adaların yanı sıra adaların çoğunda insan yerleşimi yoktur. Ancak Pasifik ortasındaki adacıkların özellikle iki tanesinde antik çağlardan kalma insan yapımı megalitik yapılar bulunur. Bu megalitik yapıları kimlerin, ne zaman, nasıl ve niçin yaptığı hala gizemini korumaktadır ama Mührü Süleyman yaşam hatları bu megalitik yapıların olduğu adaların üzerinden geçer.
Paskalya Adası Güney Amerika’nın Şili kıyılarına 3600 km uzakta Pasifik ortasında 162 km² yüzölçümüyle eşkenar bir üçgen şeklinde küçücük bir adadır. Ada, Pasifik okyanusunun içinden farklı zamanlarda yükselmiş üç volkanik dağdan oluşuyor. Adanın en eski yanardağı Poike Volkanıdır.
Ada, özellikle kıyı şeridi boyunca dizilmiş dev heykelleri nedeniyle her zaman dikkat çekmiş. Tarihi ve barındırdığı medeniyetler hakkında birçok teori ortaya atılmış ancak bunların hiçbiri kesinlik kazanamamış, ada sırlarını bugüne kadar saklamıştır.
Araştırmalar, Paskalya Adası yerlilerinin kökeninin Polinezyalılar olduğunu gösteriyor. Gelenekleri, konuşulan dil, olta iğneleri, taştan keserleri, zıpkınları gibi kullandıkları aletleriyle, kafatası özellikleri ve DNA testleri Polinezyalıları işaret ediyor.
En canlı döneminde ada nüfusunun 15.000 civarında olduğu sanılıyor. 1600’lerde çevre tahribatı, 1836’da misyonerler tarafından adaya taşınan çiçek hastalığı salgını ve 1859-1863’de Perulu köle tacirleri tarafından adadan 1.500 kişinin kaçırılması sonrasında nüfus 2000’e düşmüş ve 1877’de adada sadece 111 kişi kalmış. 2002 yılında ada nüfusunun 3791 kişi olduğu biliniyor. 1960 yılına kadar yılda sadece bir geminin uğradığı Paskalya Adası günümüzde turist akınına uğruyor.
Paskalya adasını özel kılan ve tarih boyunca da ilgi çekmesinin nedeni adanın hemen her yerinde görülen Moai adı verilen dev insan heykelleridir. Adanın volkanik taşlarının yontulmasıyla yapılmış olan heykellerin 974 tanesi tamamlanmış heykellerdir. “Moai” adı verilen heykellerin çoğu sırtını denize vererek ada içine volkanik dağlara, az sayıdaki Moai ise okyanusa bakar.
Heykeller, sadece vücudun belden yukarısını gösteriyor. Boyu 1-9 metre arasında değişen heykellerin çoğu 4-7 metre boyunda ve ortalama 13-50 ton ağırlığında.
En uzun Moai’ye Paro deniyor. Paro, 10 metre yüksekliğe, 82 ton ağırlığa sahip.
Tamamlanmış heykellerin bazıları ada kıyısı boyunca uzanan “ahu” adı verilen taş platformlar üzerine yerleştirilmiş. Bu platformların önünde karaya doğru eğimli, platform boyunda ve 45 metre genişliğinde taş kaplı alanlar mevcut. Adadaki, platformun 125 tanesinde birden fazla Moai heykeli mevcut. Bunlar genellikle her bir platforma 15 tane olacak şekilde yan yana yerleştirilmiş. Ahu’lar ayni zamanda önemli kişilerin mezarlarının da bulunduğu yerler.
Birkaç tanesi iç bölgelerde olmasına karşın ahu’lar genellikle kıyıya yakın inşa edilmiş. Heykellerin neden okyanusun kenarına ve kıyıya yakın dizildiği, bu konumlandırmanın neden yapıldığı bilinmiyor. Ancak çoğunun Adanın en büyük yanardağına dönük olması yanardağa tapma kültünün olabileceğini gösteriyor.
Toplamda 288 Moai bu ahu platformlarına taşınmış. Ada halkı bu amaçla, izleri halen de mevcut olan 7 metre genişliğinde özel yollar inşa etmiş. Yollar, 14 km boyunca adanın kuzey, güney ve batısına doğru uzanıyor. Yol boyunca değişik yerlere serpiştirilmiş 97 tane heykel mevcut. Heykelleri taşımak için bir çift paralel ahşap rayın sabit çapraz parçalarla birbirine tutturulduğu ve heykellerin bu kızaklar üzerinde kaydırılarak ilerletildiği düşünülüyor. Böyle bir sistemde yapılan denemede 12 tonluk bir ağırlığın 50-70 kişilik insan gücüyle her çekişte ancak 4.5 metre ilerletebildiği, böylece bir haftada 14 kilometre çekilebildiği tespit edilmiş. Büyük heykellerin nakli içinse 500 kişilik bir ekibe ihtiyaç var.
- ve 19. yüzyılda adayı ziyaret eden kâşifler, adada sadece birkaç bin insan görmüşlerdi. Oysa bu sayıda heykelin yontulması için sanatçılara, taşınması ve dikilmesi için de çok sayıda insana ihtiyaç olduğu görülüyor.[1]
Paskalya adasındaki yerlilerin adaya nasıl geldiği, nasıl yaşadığı, inanç dünyaları, devasa heykellerin neyi simgelediği, bu heykelleri neden ve nasıl yaptıkları, adanın değişik yerlerine hangi esası temel alarak dağıttıkları, nasıl taşıyıp, nasıl dik duruma getirdikleri, neden bir anda çoğunu yarım bırakarak inşa etmekten vazgeçtikleri hakkında çeşitli bulgu ve varsayımlar bulunmakla birlikte, halen sırrını koruyan pek çok soru var. Pasifik ortasındaki Paskalya Adasında ahu platformuna yan yana sıralanarak yerleştirilmiş 15 adet Moai heykeli adanın en büyük heykelleridir ve bu heykeller adanın en eski ve en büyük yanardağı Poike Volkanına kuzeydoğu ve güneybatı yönünde sıralanarak saf tutmuş halde bakarlar. Ada üzerinden geçen Mührü Süleyman yaşam hattı da Moai heykellerinin tam üzerinden geçer. (şekil 118)
Mikronezya ve Nan Madol Antik Kenti
Pasifik ortasında altı yüzden fazla adadan oluşan Mikronezya ülkesine bağlı Pohnpei Adası’ndaki Nan Madol antik kenti Pasifikteki en önemli magalitik yapıları bulundurur.
Bu adalarda ilk insan faaliyetinin kanıtı, M.Ö. birinci veya ikinci yüzyıla kadar uzanmaktadır. Yapay adacıkların yapımı muhtemelen MS 8. ve 9. yüzyıllarda başladı. Bununla birlikte, megalitik yapılar 12. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar, Paris’teki Notre Dame Katedrali’nin veya Kamboçya’daki Angkor Wat’ın taş yapımı ile aynı zamanda inşa edilmiştir.
Aynı şekilde Pohnpei adasının 550 km doğusunda bulunan Lele adasında da benzer megalitik kalıntılar bulunur.
Nan Madol kompleksi, Pohnpei adasının doğu kıyısının yanındaki sığ suda bir dizi yapay adacık üzerine inşa edilmiştir. Alan yaklaşık 1500 metre uzunluğunda ve 500 metre genişliğinde bir alanı kaplar ve yaklaşık 100 yapay adacık içerir.
Sığ suda yığma, örme taşlarla oluşturulmuş yüze yakın adacığın üzerine kurulan Nan Madol antik kenti, Pasifikteki pek çok adaya hükmeden Suudeleur hanedanının başkentiydi. Adacıkların çoğu yerleşim alanı olarak hizmet vermiştir, ancak bazıları gıda hazırlama, hindistancevizi yağı üretimi veya kano yapımı gibi özel bir amaca hizmet etmiştir. Kraliyet mezarlığı olan Madol Powe, Nan Madol’un kuzeydoğu bölgesinde 58 adacık içeriyor. Tüm kompleksin merkezi, Nandauwas adasındaki kraliyet mezarlığıdır. Bu mezar alanı 7,5 metre yüksekliğinde duvar örülerek korunmuştur.
Nan Madol’un nüfusu, Pohnpei Adasının toplam nüfusunun zar zor 25.000’e ulaştığı bir zamanda muhtemelen 1000 kişi civarındaydı. Nan Madol’da tatlı su kaynağı veya yiyecek yetiştirme imkanı yoktur, bu nedenle tüm malzemelerin anakaradan getirilmesi gerekiyordu. Şehrin nüfusu muhtemelen çok sayıda hizmetçiyi içeriyordu.
Nan Madol, komşu kıyılara ve ana Pohnpei adasına dağılmış çok sayıda başka megalitik yapı bırakan kültürün en büyük merkezidir; hepsi yaklaşık 18 kilometrekarelik bir alanda bulunabilir.
Yerel efsaneye göre, Nan Madol’un yapımında kullanılan taşlar kara büyü ile uçarak taşınmış. Arkeologlar ana adada birkaç olası taş ocağı yeri belirlemişlerdir, ancak inşaat malzemesinin kesin nakliye yöntemi hala belirlenememiştir.
Mührü Süleyman Ley Hattı, Pasifik ortasında küçücük bir nokta gibi duran hem Lele adasının hem de Nan Madol antik kentinin bulunduğu Pohnpei adasının üzerinden geçer.
[1] Prof. Dr. Nurdan İnan, Bilim ve Ütopya Dergisi, Kasım 2016 https://bilimveutopya.com.tr/paskalya-adasinin-dev-heykelleri