YENİ DÜNYA KITALARI ve MÜHRÜ SÜLEYMAN HATLARI
20.Mührün ley hatları; Afrika, Asya ve Avrupa’dan oluşan “Eski Dünya” denilen anakıta karasından çıkarak Amerika, Antarktika ve Avusturalya’dan oluşan, “Yeni Dünya” kıtalarının üzerindedir ve “Yeni Dünya” kıtaları, 16. Yüzyıla kadar “Eski Dünya” insanları tarafından tam olarak bilinmiyordu. Coğrafi keşiflerle bu kıtalarda çok çeşitli ve zengin bir yaşam olduğu keşfedildi. Üstelik bu yaşam sadece bitki ve hayvanlarla sınırlı değildi; Mayalar, Aztekler, İnkalar, Misisipiyenler ve Siyular gibi çok köklü ve eski medeniyetler oluşturmuş toplumlar yaşıyordu. Mührü Süleyman Ley Hatları da tam bu medeniyetlerin yaşam bölgelerinin üzerinden geçer hatta binlerce yıl önce yapılmış piramit tapınaklarının üzerinden geçer.
Büyük Piramit merkezinden çıkan 6. Köşe yön hattı piramitin kuzeybatı köşesinden çıkarak sırasıyla İskenderiye, Girit, İyon Denizi, Napoli, Roma Obeliksi, Elba Adası Obelisk Anıtı, Carnac Dizili Taşları, Aok Adası Hazine Mağarası, New York Obeliksi, Washington Obeliksi üzerinden geçerek 20M6K noktasına gelir. Misisipi nehrinin suladığı bu nokta Amerika’daki tarıma en müsait ovaların olduğu ve Misisipiyen halklarının yaşadığı bir bölgedir. Washington yakınında bulunan bu noktadan yayılan ley hatları üzerinde Kuzey ve Orta Amerika’nın en önemli yaşam merkezleri kurulmuştur.(Şekil 107)
Misisipiyen halklarına ait kentlerin ve kutsal höyüklerin yoğun bir şekilde bulunduğu bu bölgede Monks Höyüğü, Grave Creek Höyüğü ve Emerald Höyüğü M.Ö. 900- 955 yıllarına tarihlenen yerlişim izleri taşır. Özellikle Emarald Höyüğü ley hatlarının tam üzerindedir.
İnşaat tekniği ve mimari özellikleri bakımından Orta Asya’da Şensi bölgesinde bulunan piramitlere benzeyen bu höyükler; sepetlerle taşınan yığma kil toprakla kare ya da dairesel taban üzerine piramit şeklinde yükseltilerek yapılmıştır. Höyük ya da piramitin tepesinde genellikle bir tapınak ve kabile şeflerinin mezarı bulunur. Bu tepe de Şaman rahiplerin yönettiği çeşitli dini ayinler düzenlenirdi.
Kolomb’un Yeni Kıta keşfinden çok daha önce gelişmiş bir medeniyet oluşturan Maya, Aztek, Misisipiyen, Siyu ve İnka halklarının bu kıtaya ilk defa ne zaman ve nasıl geldiği tam olarak bilinmiyor. Ancak uzmanlar, insanlığın doğuşunun Afrika kıtasında başladığı ve buradan Dünya’ya yayıldığı ortak görüşüne sahiptir. Tahminlere göre de Buzul Çağın bittiği M.Ö. 18.000 – 13.000 yıllarında Bering Boğazı üzerinden Amerika’ya geçişler başlamış ve değişik zamanlarda büyük göç dalgaları halinde insanlar Amerika kıtasına yayılmışlardır.
Mayalar ve Maya Piramitleri
Yapılan arkeolojik araştırmalarda en eski insan yaşamına ait izlere Meksika’nın Yucatan yarımadasında rastlanmıştır. Mayalar adı verilen bu medeniyet; matematik alanındaki buluşları, astronomi alanındaki gözlemleri ve isabetli hesaplamaları, gizemli din ve ayinleri, görkemli, özgün sanat ve mimarileri, ilginç yazı ve takvimleriyle, Dünya’nın en ilgi gören medeniyetlerinden biridir.[1]
Maya takvimi M.Ö. 3.114’te başlatılmıştır. Bu tarihte astrolojik gözlem ve hesaplamalar yaparak son derece isabetli ve tutarlı bir takvim oluşturan Mayaların, Eski Mısır kadar köklü bir medeniyet olduğu tahmin edilebilir.
Atatürk tarafından Mayaları araştırması için özel görevle gönderilen Tahsin Mayatepek, araştırma sonuçlarını yazdığı raporlarda Maya dili ve kültürü ile Orta Asya Türk dilleri ve şaman kültürü arasında benzerliklerin olduğunu belirtir.
Mayaların kendi yazı ve dilleriyle verdikleri eserlerin başında, kendi tarihi süreçlerini de gösteren “Maya takvimi” gelmektedir. Ne yazık ki mayalara ait pek çok yazılı belge Colomb sonrası gelen İspanyol işgalciler tarafından yok edilmiştir.
Mayalar; Tikal, Hunantuniç, Karakol, Altun Ha, Bonampak, Chichenitzsa, gibi büyük şehirler kurmuşlardır. Maya şehirleri; su, tuz, gıda kaynaklarına yakın bölgelere kurulmuştur. Su göletlerinden şehre kanallarla içme suyu verilmiştir.
Şehirler, kendi törelerince yönetilmiş; yönetici sınıf ile halk arasındaki karşılıklı görevler belirlenmiş. Din işleri Tanrı ile halk arasında aracı olan Şamanlar tarafından belirlenmiş, şehir savunması ya da diğer şehirlere hakim olmak için yapılacak savaşlarda askeri sınıf oluşturulmuştur.
Şehir savaşları ve değişen iklim koşulları nedeniyle M.S. 900 -1200 yılları arasında Mayalar zayıflamış ve Maya şehirleri terk edilmiştir.
Bugün Yucatan, Peten ve Belize’deki en önemli Maya antik şehirlerinde, gökbilim çalışmaları için gözlem evi ve tanrılara adak sunusu için inşa edilmiş Maya piramitleri bulunur ve Mührü Süleyman yaşam hatları, Maya piramitlerinin en büyüğü ve en önemlisi olan Chichen İtza Piramiti’nin tam üzerinden geçer. Bölgede ayrıca Uxmal, Labna, Kabah, Tulum, Nohoch, Ek Balam piramitleri de vardır. Ayrıca zamanında yüz bin kişinin yaşadığı Guatemala’daki Tıkal antik kentinde çok sayıda piramit benzeri yapılar bulunur. (şekil 109)
Azteklerin Acı Tarihi
Bugün Meksico City ve Ciudad şehirlerinin bulunduğu bölgede 15. Yüzyılda Texcoco Gölü bulunuyordu ve bu göl bölgenin en önemli tatlı su kaynağıydı. 13. ve 14. yüzyılda Yucatan Yarımadası’ndaki Maya medeniyeti şehir savaşları ve değişen iklim koşulları nedeniyle su kaynaklarını ve verimli topraklarını kaybedince Texcoco Gölü bölge halkları için bir cazibe merkezi oldu. Gölün çevresinde ve gölün ortasındaki adalarda kurdukları şehirlerde inşa ettikleri tapınak ve astronomi merkezleriyle bugün hala gizemi tam olarak çözülememiş Aztek medeniyetini oluşturdular. [2]
Azteklerin başkenti, Texcoco Gölü’nün ortasındaki adalarda M.S. 1325 yılında kurulan Tenochtitlan kentiydi. Aztekler, gelişmiş sulama ve bataklık kurutma sistemi oluşturarak, kullanılabilir tüm toprakları en verimli biçimde ekerek, tarım yapıyorlardı. Bu yöntemler sayesinde sağlanan yüksek verimlilik, zengin ve kalabalık bir ülkenin doğmasını sağlamıştır. Tenochtitlan kenti; 300 bine yakın nüfusuyla 15. Yüzyıldaki Londra, Paris, Madrit, Roma, İstanbul, Bağdat ve Kahire gibi Eski Dünya’nın büyük kentleriyle aynı seviyedeydi.
Kedilerine ait bir din, takvim ve alfabeye sahip Aztekleri ilk keşfedenler İspanyollar oldu. İspanyollar bölgeye geldiğinde, 1519’da Meksika vadisi ve Aztek kentleri 20 milyona yakın nüfusa sahipti. Hernan Cortes ve onun özel ordusu Aztek başkenti olan Tenochtitlan´a giderken Popocateptel volkanik dağının yanından geçtiler ve ilk kez bir volkan görmüş oldular. Cortes ve adamları başkente ulaştıklarında Aztek Kralı Montezuma göz kamaştırıcı elbiseler giymişti ve İspanyolları karşılamak için bekliyordu. Aztek kralı, Cortes ve adamlarının başkente girmesine izin verdi. Hernan Cortes´in sadece 600 askeri vardı ve Aztek kralı onları kolayca yok ettirebilirdi. Fakat öyle yapmadı çünkü Aztek takvimine göre bu yıl çok özel bir yıldı. İnançlarına göre bu yılda Quetzalcoatl adlı bir tanrı denizden gelecekti. Bu tanrının efsanedeki tarifleri Cortes´e çok benziyordu. Bu yüzden Aztek kralı, Cortes’in tanrı olduğuna karar verdi.
Başkent Tenochtitlan’da askerleriyle birlikte birkaç gün kalıp serbestçe şehri dolaşan Cortes’in ise kafasında Aztek kralını esir alıp Aztekleri denetim altına almak vardı. Cortes birkaç ay daha şehirde kaldıktan sonra Montezuma’yı tutsak aldı ve halkı etkilemek için onu kraliyet sarayının çatısına çıkardı. Ancak halk onlara taş atarak tepkisini gösterdi. Atılan taşlardan biri Aztek kralının ölümüne neden oldu. 1521’de Aztekler teslim olana kadar dört ay savaş yapıldı.[3]
- yüzyılın ilk çeyreğinde İspanyolların Yucatan’a ve Meksika’ya yerleşmesiyle birlikte kıtada daha önce hiç görülmeyen bulaşıcı hastalıklar Aztekler arasında yayılmaya başladı. Yüz yıl içinde Orta Amerika’nın yerli nüfusunun yüzde 90’ı Avrupalı beyaz adamların getirdiği kızamık ve grip gibi hastalıkların yayılması nedeniyle yok oldu.[4]
Salgınlardan kurtulan kıyılardan uzak ormanların derinliklerinde veya dağlık bölgelerde yaşayan Maya ve Aztek halkları da 1720’li yıllardan itibaren İspanya Krallığı tarafından köleleştirilmeye ve Hristiyanlaştırılmaya başlandı. Meksika’nın İspanya’dan bağımsızlık kazanmasından bir süre sonra Yucatan’da isyan hareketi tekrar yükselir. Kölelik koşullarına başkaldıran yerlilerin isyanı, bu sefer bastırılamaz ve Mayalar, ülkelerinin büyük bölümünü yeniden ele geçirirler. Bu olay, tarihte “Kastlar Savaşı” olarak da bilinir.
Günümüzde birçok Maya ve Aztek ailesi, bir zamanlar atalarının yapmış olduğu gibi tarımla uğraşmakta ve şehir pazarlarında ürün alıp satmaktadır. Kimisi de dokuma, resim ve ağaç işlemeciliği gibi geleneksel el sanatlarını yaşatmaktadır. Günümüz Mayaları, eski inanç ve âdetlerin çoğunu koruyup, Katolikliğin öğeleriyle birleştirmişlerdir. Eski inançlarının gereği olarak yılın değişik dönemlerinde, özellikle dağlık bölgelerde yaşayanlar, Şamanlarının önderliğinde anma günleri yapmaktadırlar.
Aztek Piramitleri
Aztek Piramitleri Mexico City den 50 km uzaklıktaki Tanrılar kenti Tenochtitlan’dadır. Queatzalcoatl (Tüylü Yılan Tanrısı), Güneş Tanrısı ve Ay Tanrısı adı verilen üç piramitten oluşan bu tapınak kompleksi, Gize Piramitleri’ne benzerlik gösterir. Hem Orion Belt üçlü yaldızlarına göre hizalanarak yapılmış hem de Gize Piramitleri gibi kuzeydoğu – güneybatı ekseninde dizilmiştir. Aztek Güneş Piramiti, Khufu Piramiti gibi yaklaşık 230 metre kenar uzunluğuna sahip kare tabanlı bir piramittir. Birbirinden binlerce kilometre uzaklıkta farklı zaman ve kültürlere ait toplumlar tarafından yapılmış bu iki abide yapının imar planının ve ebat ölçülerinin benzerlik göstermesi bir tesadüfle açıklanamaz diye düşünüyorum. (şekil 112)
Birinci piramit olan Queatzalcoatl Piramiti diğer iki piramide oranla daha küçüktür. Fakat çevresinde daha küçük on beş piramitle birlikte oluşturduğu piramit kümesi çok daha büyük bir yapıya dönüşür. Orion Belt üçlü yıldız takımının birinci yıldızı Alnitak dikkatle incelendiğinde diğerlerine göre daha parlak ve büyük görünür fakat aslında tek bir yıldız değildir. Çok sayıda yıldızın bulunduğu ve yeni yıldızların doğduğu Orion Bulutsusu adı verilen büyük bir yıldız kümesidir. Gökyüzü gözlem becerileriyle bilinen Azteklerin bu sebeple birinci piramiti diğerlerinden daha küçük fakat gökyüzündeki gibi onu çok sayıda piramitten oluşan bir küme olarak inşa etmiş oldukları ortaya çıkar. [5]
Tanrılar Kenti Tenochtitlan’dan güneye bakıldığında 30 km uzakta görünen Popocatepetl, Iztaccihuatl ve Tlaloc isimli üç volkanik dağın dizilişi de Queatzalcoatl (Tüylü Yılan Tanrısı), Güneş Tanrısı ve Ay Tanrısı piramitleriyle aynı eksen doğrusu üzerinde bulunur ve bu üç volkanik dağ da Orion yıldızları gibi hizalanmıştır. Dünya’nın her yerinde civardaki volkanik dağların kutsallaştırılması gibi Aztekler tarafından da bu üç volkanik dağın kutsallaştırıldığı açıktır.
[1] http://www.serenti.org/mayalarin-tarihi/
[2] https://www.turkcebilgi.com/aztekler
[3] Jared Diamond, Tüfek Mikrop ve Çelik, Tubitak Yay. s.224
[4] http://www.kanalv.com.tr/public/haber/Neden-Yok-Olduklari-Ortaya-cikti-40785
[5] https://tr.wikipedia.org/wiki/Aztekler